Asgari Ücret sistemi tıkar!
Asgari ücret en düşük ücret demektir. Yani emeğin taban fiyatı.Devlet bunu kontrol eder. [ Tabi bir de sigorta var dünya tarihinin en büyük dolandırıcılık hikayesi :) fakat ona daha sonra gireceğim]Türkiye de ki kendini aydın olarak tanıtan bir kesim vardır. Çoğunluğu sol- sosyal demokrat gruba dahildir. Ortak özellikleri ''emekçiyi koruma'' adı altında bütün piyasası felç etmeleridir. Ve dehşet verici bir şekilde bundan en çok emekçi etkilenir.
Ekonominin en sevdiğim yönü modellerdir. Albert Einstein sık sık zihinsel deneyler yapardı. Fakat bu özellikle fizik için herkesin yapabileceği bir şey değildir. Ama ekonomik modelleri herkes kolayca yapabilir. Ekonomik modeller esasen çok karmaşık ilişkileri / mekanizmaları basite indirgemektir. Böylece gerçek ile ilgili güçlü fikirler/ izlenimler elde edebiliriz.
Şimdi ben de asgari ücreti anlatmak için çok basit bir ekonomik model kuracağım. Bir ülke düşünelim ülkemizde devlet yok ve sadece 4 işletme var.Hepsi hizmet sektöründe ve prim sistemi yok ya da yok sayılacak kadar etkisiz. İşletmelerimiz şunlar olsun:
1- Ayakkabı mağazası
2- Cafe/ Restorant
3- Giyim mağazası
4- Kargo/kurye
Bu dört sektörde vasıfsız çalışan işçiler mevcut her birinde belli sayılarda. Her birinin bir patronu var. Patron aynı zaman yönetici. İşçiler asgari ücret alıyor. Şu an ki hali ile aşağı yukarı 1300 tl. Bilindiği üzere patronlar işçilerin eğer ikamesi varsa ve çalışan kişilerin yaptıkları iş özel bir uzmanlık gerektirmiyorsa daha fazla para verme eğiliminde değildirler. Mümkün olan en az ücretle en çok hizmeti satın almak isterler. Asgari ücrette buna muhteşem bir çanak tutar. Ücret "bu" derler, nereye gidersen git alacağın para bu !
Firma bazında bakalım
Bir ayakkabı mağazası çalışan 5 kişi var. Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın alacağı maaş aynı.Nasıl patron mümkün olan en düşük ücreti ödeyerek hizmet satın almak isterse emek arz eden işçi de mümkün olan en az emeğe en yüksek ücreti almak isteyecektir. Ve asgari ücret uygulamasında bu asgari ücrettir. Yani işçinin kovulmayacak kadar emek arz etmesi yeterli!
Bunu sağlamak için patrona yakınlık ve diğerlerine göre yaş/kıdem gibi üstünlükleri olması çok çalışmaktan daha stratejik hamleler olur.Çoğu işletme de böyle olur. Yani işçi işini elinden geldiğince az emek kullanarak çalışmak ister. Bu hem işlerin aksamasına hem de diğer işçilere nispetle daha az çalışmasına sebep olur. Önce giren kendini daha güvende hissettiği için daha çok ''kaytarabilir'' yeni giren ise kendini kabul ettirene kadar çok çalışmak zorunda. Ve kesinlikle her ikisi de çalışmalarının karşılığını alamazlar.
Birde alternatif evrende asgari ücret diye bir uygulamanın olmadığını düşünelim.
Patron yine aynı patron mümkün olan en az ücretle mümkün olan en fazla hizmeti talep edecektir
İşçi yine aynı işçi mümkün olan en az emeği en yüksek ücrete arz etmek isteyecektir.
Fakat asgari ücret diye bir şey yok. Yani patronun ne vereceği tamamen piyasaya bağlı.
Bu durumda işçi ve işveren konuşup anlaşmak zorunda...
Ve en önemli nokta işçi nereye giderse gitsin aynı parayı almayacak.
Bir sürü insan çok daha yetenekli olduğu alanlar dururken daha az yetenekli olduğu alanlarda çalışıyor. Mesela bir garson aslında ayakkabı tezgahtarı olsa çok daha iyi verimli/mutlu olarak yaşayacakken garsonluğa devam ediyor. Çünkü yukarıda değindiğim gibi az emek sunarak sabit ücreti almanın en önemli kısmı kıdem. Zaman geçtikçe kıdem artıyor ,daha rahat oluyor ve o işi bırakmak daha zor oluyor.Nitekim bir çok insan ehil olmadığı işlerde yaşamını geçiriyor. Bu hem o kişi için hem hizmeti satın alan hem de hizmete muhatap olan kişiler açısından bir kayıp. Ve ekonominin tamamı için ise çok maliyetli bir ''etkinsizlik''.
Diyelim ki çalışan kişi bir işe girdi çalışmasının sonunda patron 700 lira verdi. işçi bundan memnun olmayacaktır. Ve performansını yükseltmek isteyecektir. Tabi diğer çalışanlarda rakibi olarak sahne de olacak. Eğer sonra ki aylarda ücretini artıracak bir performans sağlayamazsa iş değiştirmeye mecburi olarak yönelecektir. Belki garsonluğa belki kuryeliğe ama en sonunda yüksek ücrete talip olacağı ve verimliliği yüksek olan bir iş bulacaktır. Üstelik o işte iyi olduğu için (olabildiği için!) asgari ücretin üstünde bir ücret alacaktır. Üstelik etkin olduğu için bu ücreti alırken patronun işçi maliyeti etkin bir işçi ile artan gelirine nispetle düşecektir.
Tabi ki bu bir model. Gerçek hayat ise çok daha karmaşık. Mesela sanayi devriminin ilk zamanlarında insanlar gerçekten çok düşük ücretlere çok fazla çalıştırıyordu. Yani asgari ücret uygulaması birden ortaya çıkmadı. Bir çok tecrübenin ürünü. Fakat Temel doğası aynı kalsa da iş piyasasının ciddi bir değişime uğradığı çok açık. Geçişkenlik eskiye nazaran çok arttı. Ulaşımın kolaylaşması ticaretin küreselleşmesi hem işçilere hem de işverenlere daha fazla tercih şansı veriyor. Yani kati asgari ücret uygulamaları eskisi kadar faydalı değildir.
Asgari ücret uygulaması fikir olarak sol/sosyalist en nihayetinde komünist tandansları olan bir fikirdir. Ve komünizm temek olarak insanların farklılıklarını görmezden gelen (göremeyen) bir ideolojidir. Bir zamanların "aşırı" eşitsizliğine karşı verilen "aşırı" bir tepkidir. Halbuki eşitlik her zaman adil değildir. Ve hatta her zaman bireyin arzu ettiği bir şey de değildir. İnsan birey olarak bir çok farklılığı ve gizemi içinde barındıran bir varlık olarak kalıplara sokulmamalıdır. Evet bazı ortak temel özellikler mevcuttur. Öte yandan yine bir çok farklılık vardır. Bu farklılıklar ise bir sorun değil aksine çözümdür.
Sözün özü insanlara üretmeleri,çalışmaları konusunda daha fazla imkan verilmeli daha fazla alan açılmalı. Bu herkes için en iyi sonucu vermeye daha yakındır. Ve günümüzde asgari ücret bunun önünde ki engellerden biridir. Tek sorun bu değildir elbette ciddi bir engeldir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder